اَللّٰهُمَّ أَنْتَ رَبِّي لٰا إِلٰهَ إِلَّا أَنْتَ خَلَقْتَنِي وَأَنَاۨ عَبْدُكَ وَأَنَاۨ عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ. أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ، أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَيَّ وَأَبُوءُ بِذَنْبِي فَاغْفِرْ لِي فَإِنَّهُ لٰا يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا أَنْتَ
Şeddad bin Evs radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuşlardır:
“İstiğfarın en üstünü, kulun şöyle demesidir: Allah’ım! Sen benim Rabbimsin. Sen’den başka ilâh yoktur. Beni Sen yarattın ve ben Sen’in kulunum. Ve ben îman ve ubûdiyyetimde gücüm yettiği kadar Sen’in ahd ü misâkın üzereyim. Yâ Rabbi! Yaptıklarımın şerrinden Sana sığınırım: Ve Sen’in bana in’âm ve ihsân ettiğin ni’metleri ikrar ve i’tirâf ederim. Kendi kusur ve günâhlarımı da ikrar ve i’tirâf ederim.
Yâ Rabb! Sen beni afv ü mağfiret eyle. Zîra Sen’den başka kimse günâhları afv ü mağfiret edemez.”
Allah Rasûlü (s.a.v) sözlerine devamla şöyle buyurdu: “Bir kimse bu Seyyidü’l-istiğfar’ı ihlâs ve yakîn i’tikadıyle gündüz okur da akşam olmadan evvel veyahut gece okur da sabah olmazdan evvel vefat ederse o kimse ehl-i cennettendir.” (Buhârî, Deavât, 2, 16; Tirmizî, Deavât,15; Neseî, İstiâze, 57; İbn Hanbel, Müsned, 4/122)



