İnsanlık alemine Hakkın değil, gücün hakim olduğu, zulmün Müslüman toplumlar üzerinde bu kadar çöreklendiği bir dönemde, kamuoyuna bir açıklama yapmayı gerekli görüyoruz.
Zulüm insanlık tarihinde belki hep vardı, ama bugünkü kadar yaygın ve sinsi olmadı. Aslında bütün yaradılmışlara yetecek kadar kaynak varken, dünyanın çok küçük bir azınlığı, çok büyük kaynaklara tahakküm etmekte ve insanların çoğu insanca yaşama erdeminden mahrum kalmakta… Kaynakların bu kadar adaletsizce kullanılmasından doğan sefalet bir yana, çağdaş zulmün daha da iğrenç bir diğer vechesi var: özgürleştirme adına köleleştirme…
Günümüz egemenleri refahlarını, dünyanın başka yerlerinde “öteki”lerin kanları, sefaletleri ve gözyaşları üzerine yükselttiler. Ve bu düzenlerinin devam etmesi için her geçen gün daha da azgınlaşıyor ve saldırganlaşıyorlar. Bunu yaparken insanlığın ortak erdemlerini sahipleniyor, kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde manüple ediyorlar.
Egemen Batı uygarlığı, muharref dinleri de bayraklaştırmış, iğrenç emelleri uğrunda kullanmaktadırlar. Tarih kitaplarında kaldığını sandığımız Haçlı Seferleri, günümüzde tekrar canlanmış, ve belki de geçmişte olanlardan çok daha acımasız ve sinsice cereyan etmektedir. Dünyada nerede bir problem varsa, orada zulüm altında Müslümanlar ve sözde oraya refah ve düzen götürmek adına işgal etmiş Batılı güçleri görüyoruz. Onlar adalet getiriyorum diye adaletsizlik, barış getiriyorum diye kargaşa, asayiş getiriyorum diye terör, refah getiriyorum diye sefalet getirmekteler. Bölge toplumlarındaki şuursuzluk ve teslimiyetçilik de bu zulmün yaygınlaşmasını hızlandırıyor.

Aslında tarih biraz dikkatli ve vicdanlı okunduğunda görülecektir ki, bu zulüm karşılıksız kalmıyor. İşte bize Kur’anda anlatılan azgın topluluklar ve sonları. Kimileri depremlerle, kimileri tufanlarla, kimileri de türlü afetlerle yok edildiler. Kimileri o zamanın en kudretli savaş gücü sayılan dev fillerine güvendiler, ama onları yerle bir etmeye küçücük kuşlar yetti. Burada biz Müslümanların çıkarması gereken ders şuydu: Müslüman, her halükarda Müslümanca duruşunu bozmayacak, imanından zerre taviz vermeyecek, gerekli sebeplere tevessül ettikten sonra da Allah’a tevekkül edecektir. Münkirler karşısında fiziki düzeyde eksik kalan tarafı ise Allah Teala tamamlayacaktır.
Ortadoğu ve çevresindeki ülkeler insanlık tarihi boyunca olduğu gibi günümüzde de önemli bir coğrafyayı paylaşıyorlar. Üzerinde büyük hesaplar yapılan bu bölgelerde adaletin ve hakkın hakimiyeti, insanlığın da huzurunun anahtarıdır. İşte biz bu bölgenin içinde ya da çevresindeki insanları daha duyarlı ve bilinçli olmaya çağırıyoruz. Gelin hep birlikte önce İslam’dan beslenen kendi özgün kültür ögelerimize sahip çıkalım, ve kendi medeniyetimizi inşa edelim. Bize dışarıdan sözde refah ve huzur getirme adına zulüm ve sefalet getirenlere karşı daha dik ve onurlu bir duruş sergileyelim. Biz elimizden geleni sonuna kadar yaptıktan sonra zalimlerin o ulaşılamaz, alt edilemez gibi görünen her türlü maddi ve askeri gücü rüzgar önündeki yaprak gibi savrulup gidecektir.
İslam, insanlığın ve evrenin huzur ve selametinin garantisidir. O yeryüzünde hakkıyla yaşandığı zaman bugünkü zulümlerden ve kargaşadan eser kalmayacaktır.
MUSLIM GEORGIA
Gürcistan Gönüllüleri Çalışma Grubu




